1. HABERLER

  2. HAYAT VE YAŞAM

  3. İstiklal marşının anlamı ve önemi nedir? 10 Kıta
İstiklal marşının anlamı ve önemi nedir? 10 Kıta

İstiklal marşının anlamı ve önemi nedir? 10 Kıta

İstiklal marşının anlamı ve önemi hakkında ödevi olan öğrenciler için bu konuda yardımcı olmak istedik. Haberimizden İstiklal marşımız ile ilgili bir çok bilgeye bu sayfadan ulaşabilirsiniz.

A+A-

İstiklal marşının anlamı ve önemi nedir? sorusu öğrenciler tarafından araştırılıyor. 18 Milyon yakın öğrenci geçtiğimiz Pazartesi günü ders başı yapmıştı. Derslerin başlamasıyla öğretmenler ilkokul çağındaki binlerce öğrenciye İstiklal marşının anlamı ve önemi anlatan yazı getirmeleri onlara ödev veriyor. Bizlerde yarınlarımızın teminatı öğrencilerimiz için bu bilgileri bu sayfada yayınlayacağız.

Yorumlarınızı aşağıda yaparsanız memnun oluruz.

İstiklal marşının anlamı ve önemi nedir?

İstiklal marşımız, 12 Mart 1921'de Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından İstiklâl Marşı olarak kabul edilmiştir. Yazarı Mehmet Akif Ersoy'dur. Bestesi Osman Zeki Üngör'e aittir. Orkestrasyonu Edgar Manas tarafından yapılmıştır.

Devlet belli bir kara parçası üzerinde yaşayan ortak tarih, dil, geçmişe sahip, hepsinden de önemlisi ortak değerleri olan insanlardan bir birlikteliktir. Her devletin milli marşı, bayrağı ve yönetilişi bellidir. Ve devletler milletin hakkettiği şekilde yönetilir. Milletleri ise millet yapan ortak değerler bütünüdür. Bunlardan en önemlisi ise milli marşlardır.

Atalarımızın canlarını vererek, her karışını dış güçlere karşı korudukları bu Vatan sevgisini, yine rengini atalarımızın kanlarından alan Bayrak sevgisini en güzel anlatan mısralardır İstiklal Marşı. Milli duyguların en güzel örneği, Türk Milleti’nin bağımsızlığının tüm dünyaya ilanıdır. Bu yüzden milli marşların en görkemlisi, en cesurudur İstiklal Marşı.

Türk milletinin dün de bugün de rehberi olan İstiklal Marşı’nı dinlediğinde heycanlanmayan hiçbir Türk vatandaşı yoktur. O marş milli duyguların, inancın, kahramanlığın mısralara dönüşmüş halidir. İstiklal marşı Türk milletinin söz konusu bağımsızlık olduğunda neleri yapabileceğinin kanıtı, çelikleşmiş bir ifadesidir.

Gerek sözleri, gerekse müziğiyle İstiklal Marşı dünyada eşsiz bir marştır. Birçok yabancı devlet vatandaşı İstiklal Marşı’nı duyduğunda etkisi altında kalmaktadır.  Çünkü İstiklal Marşının her satırından korkusuzluk akmaktadır.

Tüm bu nedenlerden dolayı hepimizin İstiklal Marşı’na sahip çıkması, marşı mısra mısra irdelemesi gerekmektedir. Ancak o zaman bağımsızlığa nasıl kavuştuğumuz, her bir parçasında şehit kanı olan bu toprağı neden sevdiğimizi ve atalarımızın neden gözlerini kırpmadan canlarını seve seve verdiğini anlamış oluruz. İstiklal Marşı vatan ve millet sevgimizi en üst noktaya çıkarabileceğimiz yegane eser olarak Mehmet Akif’ten Türk Milleti’ne miras kalmıştır.

10 Kıta İstiklal marşının anlamı ve önemi nedir?

Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
O benimdir, o benim milletimindir ancak.

 İstiklal Marşı zorlu savaş ve yurdumuzun işgaline karşı savunulduğu, çok zor yıllarda yazılmıştır. Bu sebeple Mehmet Akif Türk Milletine ve Türk Ordusu’na cesaret ve dirayet aşılamak için şiire KORKMA sözüyle başlamaktadır. Şiirin devamında ise BAYRAK’ın yurtta en son insan, en son hane, en son ocak kalana kadar inmesi mümkün değildir. Mustafa Kemal Atatürk de “Arkadaşlar! Gidip, Toros dağlarına bakınız, eğer orada bir tek Yörük çadırı görürseniz ve o çadırda bir ocak tütüyorsa, şunu çok iyi biliniz ki bu Dünya’da hiç bir güç ve kuvvet asla bizi yenemez.” diyerek son insanımız kalana dek direneceğimizi ve mücadele edeceğimizi belirtmiştir. Çünkü bayrağımız milletimizin yıldızıdır ve en önemli bağımsızlık sembolümüzdür.

Çatma, kurban olayım çehreni ey nazlı hilal!
Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celal?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal…
Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin istiklal!

Mehmet Akif Bu mısralarında bayrağı nazlı bir sevgiliye benzetmiştir. Çünkü Bayrak Türk Milleti’nin en büyük sevgilisidir. Ve işgal günlerinde ve milli mücadele günlerinde, ülkemizin içinde bulunduğu durum bayrağımızı üzmüş, hatta kaşlarını çatarak öfkelendirmiştir. Şair bayrağın bir gülüşüne muhtaç olduğumuzu, çünkü ancak o gülerse, ancak o dalgalanırsa huzur bulacağımızı belirtmiştir. O kaşlarını çatmadığında ancak şehitlerimizin akan kanlarının helal olcaktır. Çünkü bu millet Hakk’a tapar ve onun uğruna dökülen kanlar gibi helaldir İstiklal ve özgürlük!

Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.

Şair bu kıtada bir parçası olduğu Türk Milleti’nin, insanlığın ilk çaplarından beri hür ve bağımsız yaşadığını ve bundan sonra da hür yaşayacağını anlatmıştır. Kimse Türk Milleti’ni boyunduruğu altına alamaz ve zincirleyemez. Eğer bu milletin önüne engeller konursa, bağımsızlığına göz dikilirse dağları delip, denizleri taşıracak güçtedir.

 

 

Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar,
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,
‘Medeniyet!’ dediğin tek dişi kalmış canavar?

Bu kıtada şair Anadolu’ya hücum eden batılı ülkelere meydan okuyor. Avrupalı ülkelerin Kurtuluş Savaşı sırasında teknolojisi çok ilerlemişti. O yüzden batının ufuklarına bakıldığı zaman orada çelikten bir duvar görülse de şair bizim sınırlarımızın iman dolu göğüsler gibi olduğunu söylemiştir. Ve iman dolu bir göğüs en sert çelikten bile daha dayanıklıdır. Ardından şair Ulusun! diyerek iki anlama gönderme yapmıştır. Birincisi Türk Milleti’ne “Ulusun, büyüksün, yücesin” korkma derken, ikinci anlamda “düşmanlar köpek gibi ulusun, korkma” anlamında kullanmıştır. Çünkü Batı’nın medeniyeti denen yozlaşmış, canavarın gücü, iman gücünü boğmaya yetmez!

 

 

 

Arkadaş! Yurdumu alçakları uğratma, sakın.
Siper et gövdeni, dursun bu hayasızca akın.
Doğacaktır sana va’dettiği günler Hakk’ın…
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.

Şair burada Türk Milleti’nin neferlerine seslenmektedir. Anadolu’yu istila etmeye çalışan ar ve edeb bilmeyen, hayasız alçaklara karşı gerekirse göğsünü siper ederek, kanını-canını ortaya koyarak savaşmasını istemiştir. Çünkü o zaman Allah’ın vaat ettiği güzel günlerin bir an önce gelceğine inanmaktadır.

 

 

 

Bastığın yerleri ‘toprak!’ diyerek geçme, tanı:
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:
Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.

Şair savaşan milletimize, vatanın her bir toprak parçasının kutsal olduğunu anlatıyor. Çünkü Türk Milleti yüzyıllarca bu topraklara kanını dökmüştür. Ve o kanla sulanan toprak artık bu milletin vatanıdır. Ve bu vatan üstünde savaşan askerlerimizin hepsi şehit oğullarıdır. Şair askerlerimizin bunu bilmesini ve bu vatanı savunarak, dünyalara değişmeyerek korumalarını istemiştir. Çünkü bu vatan layıkıyla savunulmaz, kıymeti bilinmezse o zaman şehit olan atalarımız ve dedelerimiz incinecektir.

 

 

Kim bu cennet vatanının uğruna olmaz ki feda?
Şüheda fışkıracak toprağı sıksan, şüheda!
Canı, cananı, bütün varımı alsında Huda,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.

Her bir köşesi doğa harikası olan bu vatanımız bir cennettir. Yüzyıllardır atalarımız bu cennet için canlarını vermişlerdir. O kadar ki yerden bir avuç toprak alıp sıksak şehitler fışkıracaktır!  Bu yüzden Allah canımızı, en sevdiklerimizi, her şeyimizi alsın yeter ki bizi bu güzel vatanımızdan ayrı düşürmesin!

 

 

Ruhumun senden, ilahi, şudur ancak emeli:
Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli.
Bu ezanlar-ki şahadetleri dinin temeli-
Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli.

Şair burada Allah’a hitap etmektedir. Tek bir dileğinin olduğu o da mabedlerimizin, ibadet yerlerimize namahrem, arsız, utanmaz ellerin değmemesidir. Çünkü okunan ezanlarımız bu dinin temelidir. Ve sonsuza kadar bu vatanın üstünde inlemelidir!

 

 

 

 

O zaman vecd ile bin secde eder-varsa-taşım,
Her cerihamdan, ilahi, boşanıp kanlı yaşım,
Fışkırır ruh-ı mücerred gibi yerden na’şım;
O zaman yükselerek arşa değer belki başım.

Bu kıta bir önceki kıtanın devamı niteliğindedir. Ezanlar vatanımızda susmadıkça şehitler de şaad olacaktır. Öyle ki varsa mezar taşları bile secde edecektir. Ve şehidin her yarasından kan ve yaş boşalacak, en sonunda ruhunun en temiz hali, ezan sesiyle ayağa kalkacak ve başı göklere kadar uzanacaktır!

 

 

 

Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal.
Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlal:
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır, Hakk’a tapan, milletimin istiklal!

Bu kıta’da artık milli mücadele kazanılmıştır. Şair zaferin mutluluğunu yaşamaktadır. Daha önce kaşlarını çatan hilal, bayrağımız artık gökyüzünde şafaklar gibi dalgalanmaktadır. Ve onun için dökülen kanların artık hepsi helaldir. Ve bundan sonra kıyamete kadar bayrağa ve Türk Milleti’ne korku kalmamıştır. Çünkü hürriyet ve özgürlük daha önce de hür yaşamış olan ve Allah’a tapan Türk Milleti’nin hakkıdır!

HABERE YORUM KAT

1 Yorum